RECEP ÖĞRETMEN
·

Bireyin tutum ve davranışları genellikle onun şahsi yapısı hakkında bilgi verir. Çoğu zaman insanların şahsiyetleri ile ilgili tanımlamalarımızı onların görünen hareketlerine göre yaparız.
Ne var ki bu şekilde bir yaklaşım her zaman kesin sonuç vermez. Çünkü onları gerçekten tanıyabilmek haklarında sağlıklı kararlar verebilmek, bir "zaman ve bir gözlem" işidir. Nice insanlar vardır ki çevrelerinde çok hissiz, duygusuz, acımasız olduklarına dair bir isim yapmışlardır. Fakat zaman içinde çeşitli uyaranlar karşısındaki tepkileri, tutum ve davranışları objektif (tarafsız) bir gözlemle takip edildiğinde, ilk izlenimlerin hiç de isabetli olmadığı anlaşılır. Çoğu zaman sergiledikleri hırçın, sinirli, acımasız ve duygusuz tepkilerin altında, merhametli ve aşırı duygu yüklü kimliklerini saklanmaya çalıştıkları görülmüştür.
Aynı şekilde, gözlerindeki yaş damlalarının ve nazik, kibar görünümlerin altında, kin dolu, alaycı, kibir ve intikam yüklü bir kimliğin yattığı da rastlanmayan durumlar değildir. Şu halde insanlar hakkında kesin yargılarda bulunabilmek için onların hangi ruhsal etkiler altında olduklarının algılanabilmesi, davranışlarının altında yatan sır dolu nedenlere ulaşılabilmesi icap eder. Etken Olan Faktörler . Kişilik. (Kalıtım-öğretim.) Motivasyon. (İstekler, ihtiyaçlar, hedefler, ilgiler ve alışkanlıklar. İnançlar, değer yargıları ve tutumlar. Hele söz konusu "öğretmen - öğrenci ilişkileri" ise orada, bir gelecek, muhatap alınan talebenin tüm hayatı söz konusudur.
Bir Olay, Bir Örnek; Bir özel okulun birinci sınıfına devam eden Zeynep çok hassas ve içine kapanık bir kızdı. Fakir bir ailenin tek kızı olan Zeynep, annesinin ve babasının ne türlü zorluklar içinde onu bu okula gönderdiğini anlayamayacak kadar çevresinden etkilenen, zengin arkadaşlarının giyim, kuşamı karşısında kendini çok zavallı hisseden perişan bir ruh hali içindeydi. Arkadaşlarını annesi ile tanıştırmaktan ödü kopan, yolda babası ile karşılaştıklarında, arkadaşları görmesin diye yolunu değiştiren, aşağılık kompleksi içinde kıvranarak okula devam etmektedir. Kızları için çok güzel bir eğitim sunduklarını sanan saf anne baba ise durumdan habersizce mutluydular. Kızlarının temiz ahlâkından son derece emin kaygısız, tasasız, kızlarının ne bunalımlar yaşadığını fark edemeden diploma alıp çalışacağı ve bol para kazanıp zengin olacakları günün hayali ile günlerini geçirmekteydiler.
Bir gün babası: - Zeynep. Al kızım şu parayı, okula giderken ev sahibine uğra, kiramızı ver, der. - Peki babacığım diyen Zeynep parayı alır, ev sahibinin evine doğru yürümeye başlar. Fakat şeytan pusuda onu beklemektedir. Biraz ilerdeki mağazanın gece açık bırakılan ışıkları halâ söndürülmemiş, vitrinde günlerdir seyrederek iç geçirdiği kırmızı etek-kazak ve takımı tamamlayan beyaz çizmeler, ışığın altında göz alıcı bir vaziyette durmaktadır. Bir an annesini, babasını ve kendine emanet edilen paranın mahiyetini unutur ve henüz kepenkleri açılan mağazaya dalar. Aklında çok güzel giyinen arkadaşlarına bir gösteri yapmak arzusundan başka hiçbir şey kalmamıştır. Hiç düşünmeden elinde sıkı, sıkı tuttuğu kira parasını oracıkta tezgâhtarın eline bırakıverir. Şimdi elinde alış veriş yaptığı lüks mağazanın gösterişli çantası, içinde de ne zamandır hayalini kurduğu kırmızı takımlar vardır. Sorumsuz davranışı ona büyük bir yanlış yaptırmış, fakat bunun cezasının ne olacağını, akşama babasına ne cevap vereceğini halâ düşünememektedir. Sevinerek okula gider. Bütün gün yeni giysilerinden başka bir şey onu ilgilendirmemiştir. Fakat o çalım satarak dolaştığı gün nihayet bitmiş, akşam olmuştur. Zeynep şimdi babasına vereceği cevabı bulmak için kıvranmaktadır. Neticede bir yalan bularak ikinci bir hata yapmak üzere evin yolunu tutar. Babası. - Ne oldu kızım, niçin ağlıyorsun? Dediği an kıpkırmızı olmuştur ama, artık yapacak bir şey de yoktur.
Çaresiz; - Affet babacığım. Parayı okulda kaybettim. Ne olduğunu anlayamadım, diyerek hüngür, hüngür ağlamaya başlamıştır. Gerçekten çok mahcup ve üzgündür. Kendisine verilen emanete ihanet etmiş, çok özendiği arkadaşlarını da çirkin bir itham altında bırakmış ve peş peşe bir çok hata yaparak tabiri caizse tam bir batağa saplanmıştır. Ertesi gün baba okula gider ve durumu öğretmen beye anlatır. Zeynep'i iyi tanıyan öğretmen hemen durumu fark eder ve; - Üzülmeyin efendim. Biz arar o parayı bulup size yollarız; diyerek üzgün babayı rahatlatır. İçi burkulan öğretmenin şimdi bu karmaşık işe öyle bir çare bulması gerekmektedir ki, hem baba müşkül durumdan kurtulsun hem Zeynep yaptığı suçun büyüklüğünü idrak ederek tövbe etsin, hem de hiç suçu olmayan okul öğrencileri temize çıksın... Ertesi gün öğretmen bey Zeynep'i çağırır. Gayet ciddi fakat sevgi-şefkat karışımı bir tutum içinde;
- Gel Zeynep. Kaybettiğin parayı, ben buldum. Al kızım bunu babana götür, bundan sonra daha dikkatli ol ve bir daha sana emanet edilen şeye iyi sahip ol, onu namusun gibi, canın gibi koru! Der. Zeynep şok olmuş, hocasının feraseti ve hataları gizleyen büyüklüğü karşısında erimiş, adeta yok olmuştur. Ne diyeceğini bilemeden kendisine uzatılan parayı alır, teşekkür eder ve o anda yapacak başka bir şey bulamaz, koşarak gider. Düşünceli geçen bir iki uykusuz geceden sonra öğretmenine gidip hatasını itiraf edip özür dilemekten başka bir çarenin olamayacağını anlar. Nasıl olsa zaten öğretmeni de gerçeği hemen anlamamış mıydı? Böyle suskun durmakla kendini çok küçülmüş hissediyor, öğretmenin kendisine sevgi ve şefkat aynı zamanda soru dolu bakışlarla bakmasıyla müthiş bir mahcubiyet hissediyordu.
Ve nihayet öğretmene gitti; - Öğretmenim. Size nasıl teşekkür edeceğimi ve sizden nasıl özür dileyeceğimi bilmiyorum. Bana hırsız diyebilirdiniz, beni arkadaşlarım yanında rezil edebilirdiniz, beni babama karşı çok aşağılayıcı bir konuma düşürebilirdiniz. Ama bunların hiç birini yapmadınız. Beni affedin.... Bana okul tatile girinceye kadar müsaade edin, harçlıklarımdan bu parayı biriktirip size ödememe izin verin. Ne olur, belki o zaman biraz rahatlar ve bu utançtan bu vicdan azabından kurtulabilirim. Zeynep'i düşünceli fakat istediği neticeyi almış olmanın hazzıyla mutlu bir şekilde dinleyen öğretmen,
- Tamam Zeynep. Anlaştık. Hatasız kul olmaz kızım. Kimi hatalar küçük kimi hatalar da senin düştüğün cinsten olabilir. Mühim olan o hatadan gereken dersi almak ve bir daha sebep ne olursa olsun aynı veya benzeri hataları tekrar etmemektir. İnsanlar hayatın içinde her zaman şanslı olamaz. Bu işlerin sonunda rezil olmak da vardır. Bu hata ikimiz arasında bir sır olarak kalacak, emin ol. Ben zaten sana 6 ay sonra ödemen kaydıyla borç vermedim miydim.... der. O günden sonra Zeynep bir yandan öğretmenine olan borcunu ödeyebilmek için harçlıklarını biriktirmeye, diğer yandan da elindekiler ile yetinmeyi öğrenip, kimsenin hayatına özenmemeye çalıştı ve büyük olgunluğu, sabrı, tecrübesi ile kendisine örnek bir fazilet dersi veren Recep öğretmeni ve onun değerli tavsiyelerini hayatı boyunca unutmadı. Belki öğretmeninin yardımı olmasaydı Zeynep bu gün, gerçekten bir hırsız olacaktı.....
Recep öğretmen, davranışların ortaya çıkmasındaki etkenleri bilen, talebelerini iyi tanıyan ve insan hayatında motivasyon (yönlendirme) tekniğini kendi öğretmenlik mesleği ile güzel özdeşleştirmiş yüreği insan sevgisi ile dolu iyi bir öğretmendi....
A.İlhan EZEL
Tüm ifadeler:
11
Bireyin tutum ve davranışları genellikle onun şahsi yapısı hakkında bilgi verir. Çoğu zaman insanların şahsiyetleri ile ilgili tanımlamalarımızı onların görünen hareketlerine göre yaparız.
Ne var ki bu şekilde bir yaklaşım her zaman kesin sonuç vermez. Çünkü onları gerçekten tanıyabilmek haklarında sağlıklı kararlar verebilmek, bir "zaman ve bir gözlem" işidir. Nice insanlar vardır ki çevrelerinde çok hissiz, duygusuz, acımasız olduklarına dair bir isim yapmışlardır. Fakat zaman içinde çeşitli uyaranlar karşısındaki tepkileri, tutum ve davranışları objektif (tarafsız) bir gözlemle takip edildiğinde, ilk izlenimlerin hiç de isabetli olmadığı anlaşılır. Çoğu zaman sergiledikleri hırçın, sinirli, acımasız ve duygusuz tepkilerin altında, merhametli ve aşırı duygu yüklü kimliklerini saklanmaya çalıştıkları görülmüştür.
Aynı şekilde, gözlerindeki yaş damlalarının ve nazik, kibar görünümlerin altında, kin dolu, alaycı, kibir ve intikam yüklü bir kimliğin yattığı da rastlanmayan durumlar değildir. Şu halde insanlar hakkında kesin yargılarda bulunabilmek için onların hangi ruhsal etkiler altında olduklarının algılanabilmesi, davranışlarının altında yatan sır dolu nedenlere ulaşılabilmesi icap eder. Etken Olan Faktörler . Kişilik. (Kalıtım-öğretim.) Motivasyon. (İstekler, ihtiyaçlar, hedefler, ilgiler ve alışkanlıklar. İnançlar, değer yargıları ve tutumlar. Hele söz konusu "öğretmen - öğrenci ilişkileri" ise orada, bir gelecek, muhatap alınan talebenin tüm hayatı söz konusudur.
Bir Olay, Bir Örnek; Bir özel okulun birinci sınıfına devam eden Zeynep çok hassas ve içine kapanık bir kızdı. Fakir bir ailenin tek kızı olan Zeynep, annesinin ve babasının ne türlü zorluklar içinde onu bu okula gönderdiğini anlayamayacak kadar çevresinden etkilenen, zengin arkadaşlarının giyim, kuşamı karşısında kendini çok zavallı hisseden perişan bir ruh hali içindeydi. Arkadaşlarını annesi ile tanıştırmaktan ödü kopan, yolda babası ile karşılaştıklarında, arkadaşları görmesin diye yolunu değiştiren, aşağılık kompleksi içinde kıvranarak okula devam etmektedir. Kızları için çok güzel bir eğitim sunduklarını sanan saf anne baba ise durumdan habersizce mutluydular. Kızlarının temiz ahlâkından son derece emin kaygısız, tasasız, kızlarının ne bunalımlar yaşadığını fark edemeden diploma alıp çalışacağı ve bol para kazanıp zengin olacakları günün hayali ile günlerini geçirmekteydiler.
Bir gün babası: - Zeynep. Al kızım şu parayı, okula giderken ev sahibine uğra, kiramızı ver, der. - Peki babacığım diyen Zeynep parayı alır, ev sahibinin evine doğru yürümeye başlar. Fakat şeytan pusuda onu beklemektedir. Biraz ilerdeki mağazanın gece açık bırakılan ışıkları halâ söndürülmemiş, vitrinde günlerdir seyrederek iç geçirdiği kırmızı etek-kazak ve takımı tamamlayan beyaz çizmeler, ışığın altında göz alıcı bir vaziyette durmaktadır. Bir an annesini, babasını ve kendine emanet edilen paranın mahiyetini unutur ve henüz kepenkleri açılan mağazaya dalar. Aklında çok güzel giyinen arkadaşlarına bir gösteri yapmak arzusundan başka hiçbir şey kalmamıştır. Hiç düşünmeden elinde sıkı, sıkı tuttuğu kira parasını oracıkta tezgâhtarın eline bırakıverir. Şimdi elinde alış veriş yaptığı lüks mağazanın gösterişli çantası, içinde de ne zamandır hayalini kurduğu kırmızı takımlar vardır. Sorumsuz davranışı ona büyük bir yanlış yaptırmış, fakat bunun cezasının ne olacağını, akşama babasına ne cevap vereceğini halâ düşünememektedir. Sevinerek okula gider. Bütün gün yeni giysilerinden başka bir şey onu ilgilendirmemiştir. Fakat o çalım satarak dolaştığı gün nihayet bitmiş, akşam olmuştur. Zeynep şimdi babasına vereceği cevabı bulmak için kıvranmaktadır. Neticede bir yalan bularak ikinci bir hata yapmak üzere evin yolunu tutar. Babası. - Ne oldu kızım, niçin ağlıyorsun? Dediği an kıpkırmızı olmuştur ama, artık yapacak bir şey de yoktur.
Çaresiz; - Affet babacığım. Parayı okulda kaybettim. Ne olduğunu anlayamadım, diyerek hüngür, hüngür ağlamaya başlamıştır. Gerçekten çok mahcup ve üzgündür. Kendisine verilen emanete ihanet etmiş, çok özendiği arkadaşlarını da çirkin bir itham altında bırakmış ve peş peşe bir çok hata yaparak tabiri caizse tam bir batağa saplanmıştır. Ertesi gün baba okula gider ve durumu öğretmen beye anlatır. Zeynep'i iyi tanıyan öğretmen hemen durumu fark eder ve; - Üzülmeyin efendim. Biz arar o parayı bulup size yollarız; diyerek üzgün babayı rahatlatır. İçi burkulan öğretmenin şimdi bu karmaşık işe öyle bir çare bulması gerekmektedir ki, hem baba müşkül durumdan kurtulsun hem Zeynep yaptığı suçun büyüklüğünü idrak ederek tövbe etsin, hem de hiç suçu olmayan okul öğrencileri temize çıksın... Ertesi gün öğretmen bey Zeynep'i çağırır. Gayet ciddi fakat sevgi-şefkat karışımı bir tutum içinde;
- Gel Zeynep. Kaybettiğin parayı, ben buldum. Al kızım bunu babana götür, bundan sonra daha dikkatli ol ve bir daha sana emanet edilen şeye iyi sahip ol, onu namusun gibi, canın gibi koru! Der. Zeynep şok olmuş, hocasının feraseti ve hataları gizleyen büyüklüğü karşısında erimiş, adeta yok olmuştur. Ne diyeceğini bilemeden kendisine uzatılan parayı alır, teşekkür eder ve o anda yapacak başka bir şey bulamaz, koşarak gider. Düşünceli geçen bir iki uykusuz geceden sonra öğretmenine gidip hatasını itiraf edip özür dilemekten başka bir çarenin olamayacağını anlar. Nasıl olsa zaten öğretmeni de gerçeği hemen anlamamış mıydı? Böyle suskun durmakla kendini çok küçülmüş hissediyor, öğretmenin kendisine sevgi ve şefkat aynı zamanda soru dolu bakışlarla bakmasıyla müthiş bir mahcubiyet hissediyordu.
Ve nihayet öğretmene gitti; - Öğretmenim. Size nasıl teşekkür edeceğimi ve sizden nasıl özür dileyeceğimi bilmiyorum. Bana hırsız diyebilirdiniz, beni arkadaşlarım yanında rezil edebilirdiniz, beni babama karşı çok aşağılayıcı bir konuma düşürebilirdiniz. Ama bunların hiç birini yapmadınız. Beni affedin.... Bana okul tatile girinceye kadar müsaade edin, harçlıklarımdan bu parayı biriktirip size ödememe izin verin. Ne olur, belki o zaman biraz rahatlar ve bu utançtan bu vicdan azabından kurtulabilirim. Zeynep'i düşünceli fakat istediği neticeyi almış olmanın hazzıyla mutlu bir şekilde dinleyen öğretmen,
- Tamam Zeynep. Anlaştık. Hatasız kul olmaz kızım. Kimi hatalar küçük kimi hatalar da senin düştüğün cinsten olabilir. Mühim olan o hatadan gereken dersi almak ve bir daha sebep ne olursa olsun aynı veya benzeri hataları tekrar etmemektir. İnsanlar hayatın içinde her zaman şanslı olamaz. Bu işlerin sonunda rezil olmak da vardır. Bu hata ikimiz arasında bir sır olarak kalacak, emin ol. Ben zaten sana 6 ay sonra ödemen kaydıyla borç vermedim miydim.... der. O günden sonra Zeynep bir yandan öğretmenine olan borcunu ödeyebilmek için harçlıklarını biriktirmeye, diğer yandan da elindekiler ile yetinmeyi öğrenip, kimsenin hayatına özenmemeye çalıştı ve büyük olgunluğu, sabrı, tecrübesi ile kendisine örnek bir fazilet dersi veren Recep öğretmeni ve onun değerli tavsiyelerini hayatı boyunca unutmadı. Belki öğretmeninin yardımı olmasaydı Zeynep bu gün, gerçekten bir hırsız olacaktı.....
Recep öğretmen, davranışların ortaya çıkmasındaki etkenleri bilen, talebelerini iyi tanıyan ve insan hayatında motivasyon (yönlendirme) tekniğini kendi öğretmenlik mesleği ile güzel özdeşleştirmiş yüreği insan sevgisi ile dolu iyi bir öğretmendi....
A.İlhan EZEL